12.12.05

Bizim Sınıf


İşte bizim sınıf. Gördüğünüz gibi hepsi 'beyin'di. Ben ise her ne kadar tembel hissetsem de kendimi öğretmenimizin babama "zeki ama haylaz. Çalışmıyor, biraz üstüne düşseniz..." dediğini hatırlıyorum. Öğretmenimizin bu tavsiyesiyle bilim akademisine başvuramazdım. Belki de sadece 'o kadar şanslı' değildim. Kim bilir...

O zamanlar ne Curie kadar popülerdim, ne de Shrödinger gibi yakışıklı birinin dikkatini çekebilecek kadar gösterişli. Hatta güzel bile sayılmazdım. Hatta o sıralar muhtar bıyığına heveslenen de Broglie bile benimle ilgilenmezdi. Einstein! O çok yakışıklı değildi ama çok popülerdi. Okulun en popüler öğrencisiydi. Bir üst sınıftaki Newton, Arshimedes, Galilei ve Kepler'e bulaşır, onların klasik mekanik teorilerini yıkmaya uğraşırdı. Çok sonra duydum ki İzafiyet teorisini bulmuş. Bu sırada Planck'ın babası olduğu Kuantum mekaniği kurulmuş. Bildiğim kadarıyla Bohr, Broglie, Born, Dirac, Jordan, Shrodinger ve Heisenberg de büyük katkı sağlamışlar. Şu sıralar çok popüler bir kuram, ilgilenmemek elde değil.

Kader bu bilirsiniz, söylenir ya "Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek" bize hep ham yerleri düştü hayatın. Çetin ve çetrefilli yollarında ekmek savaşı verirken yıprandık. Şimdi bu eski fotoğrafı görünce bir kez daha anlıyorum. Çok yaşlanmışız. O yılları özlüyorum Compton'la akşamları dalga seslerini dinleyişimizi, Shrödinger'in ölen kedisi için merasim yapışımızı, Einstein'in hocaya teneffüs saatlerini hatırlatışını (o zamandan anlamalıydım izafiyet teorisini kuracağını), Langmuir'in kimya laboratuarını 3 kez havaya uçuruşunu. Vay bee! Hey gidi günler.

Neyse... Uzun zamandır oynamadığımız bir oyunu yeniden başlatıyor, kendi sınıfının fotografını yayınlaması için topu bu işi hakkıyla yapacağına inandığım Bilal'e atıyorum. Evet Bilal Ebe Sobe. :D (Kih kih kih)