11.8.06

Ah Minel Aşk

Aşkından çöllere düşen Mecnunu bulan Leylâ:
"Ey vefalı aşık! İşte ben geldim, Leylân geldi, hani yıllardır beklediğin sevgili!"
dediğinde Mecnun:
"Leylâ, eğer ben ben isem, nesin sen; yok sen sen isen, ya neyim ben?!.." dememiş miydi?.. Mecnun aşkını zerrelerinde yaşamayı öğrenmişti.


Babil'de ölüm İstanbul'da aşk'ı okuyorum şu sıralar. Aşkı sorguluyor insan ister istemez. Ben mecnun olmak için fazla mantıklı bir insanım sanırım, aklımdan geçemiyorum. Ya da sadece korkağımdır...

Şurası ilgimi çekti:

Aşk ne kadar güzelse aşık o kadar delidir. Aşkın bir yüzü ne kadar övgüyse diğer yüzü kınanmışlıktır. Aşık önce aklından kurtulmalı ve gönlünü ön plana çıkarmalıdır. Akıl henüz insana hükmederken aşkta yücelmenin yolları kapalı durur. Çünkü akıl insana dünya ilgilerini, sevgili dışındaki valıklarla ilişkileri ve onları önemsemeyi telkin eder. Oysa aşık, sevgiliden başka en ufak bir şeyi önemsediği zaman gerçek aşka eremez. Sûfiler bu yüzden önce nefislerini öldürürler, aşıklar da akıllarını.Aklın ve nefsin ölmesi için de aşığın ayıplanması gerekir. Çünkü insan egosuna en ağır gelen şey kınanmaktır.