27.12.05

Delirium

Müzik dinliyorum çok fazla. İlerde geçmişimi hatırladığım zamanlar arkada hep bir müzik olacak (bkz. hayatın fon müziği). Hayatı Hollywood tadında yaşamak bu demekki. Tek sıkıntı aksiyonun düşük olması (bkz. sıfırın altında -40*) :D Yaşıyoruz be arkadaşlar. Yaşlanıyoruz. Bana gülmeyin yaşlanıyoruz dedikçe, kendimi çocuk hissetmediğim zamanlar sıklaşıyor. Zıpalarımla akran sanardım kendimi, öyle hissettiğim zamanlar çok azaldı. Artık daha çok öğretmen gibi hissediyorum.

Gerginim, yoğunum, yorgunum. Ne bi yere yetişecek gibi. Ne de birilerini yetiştirecek gibi bir yoğunluğun yorgunluğu içimdeki. Amaçsız bir yorgunluk, pek eğlenceli değil bu yüzden. Anneme benziyorum giderek. Hele öğle tatilinde dışarı çıktığımda... Kendimi çok büyük hissediyorum o zaman. Üzülüyorum çok. Çocuk yanlarımı boğarak öldürenlerden tiksiniyorum.

Uzun zamandır cümle de kuramıyorum. Daha çok okuyorum. Blog da değil, ekşi sözlük de değil, komikaze hiç değil. Roman! Bir başkalarının yaşadıklarının, yazdıklarının beni başka bir boyuta geçirmelerini izliyorum. Hâlâ Orphaned Land'deyim (bkz. Mabool). Kulaklıkları takıp burnumu da tıkayıp 3-5 takla eşliğinde atlıyorum tramplenden hayal denizine. Enteresan birşey var ki o da kendi hayallerimin olmaması. Memet'in Ayşe'ye kavuşma yollarını düşünürken buluyorum kendimi... ya da Fiona'nın Bartolomeo'ya. Belki vardır hayallerim ama sesini Kobi'nin sesiyle bastırıyorum. Duymaktan korktuğum iç seslerimden kaçıyorum böylelikle.

Çıldırmış olmalıyım. Beymen mağazasındaki Cananın camdan sarkması... Rabianın cesediyle uğraşan nankör kimyacı... 2 hekimin Necipin arsız karısını kesip biçmeleri... Celalin burnunu ısırıp atan fare... İmgelemimin kanlı yüzünü zıpalara mı yansıtıyorum nedir? Sonra da nasıl eğlenmelerini beklerim ki?!

Beni izleyin. Farenin peyniri bulması kadar renkliyim. Devrenin tamamlanıp ampulün yanması da olur. Yok yok yanlış anlaşılmasın, mutsuz değilim. Kötü de değilim. Bunalımda hele hiç değilim. Yoğunum sadece, yoğunluktan dolayı yorgunum. Hayal kurup umut edemeyecek kadar çalışıp, kalan zamanlarda da sesini susturuyorum içimin o kadar. Geçer bu da. Kendimle konuşmuyoruz. Şiddetli geçimsizlik denilemez ama bir süreliğine görüşmüyoruz.

***-40 derece soğuk suda bile yüzerim inan ki, inan kiiiiiiiiiiiiiiiiii

iyi de -40'da su katı halde olm. (zıpaların deyişiyle)