22.6.05

OKB ve Ben

HASTA HEM DÜŞÜNCELERİNİN HEM DE DAVRANIŞLARININ SAÇMA OLDUĞUNU BİLİR ANCAK NE AKLINA GELMESİNİ ENGELLEYEBİLİR, NE DE DAVRANIŞI YAPMADAN DURABİLİR.

1. sayfada büyük harflerle bold olarak bu tanımı görünce eve getirdiğim Obsesif Kompulsif bozukluklarla ilgili bilgilendirici bir buroşürde yazıyor bu. Okurum boş bir zamanda diye bir kenara atmıştım. Bugün hala toparlayamadığım kitaplığımda 7. sınıf yaprak testlerini ararken elime geçti yeniden.

OKB Nedir?

Obsesyon, saçma olduğu kişi tarafından bilinse de zihinden çıkarılamayan düşünce ya da dürtü demektir. Türkçe karşılığı saplantı ya da takıntı olarak kabul edilebilir.
Obsesyonlar kişinin isteği dışında aklına gelen ve istese de zihninden atamadığı, kontrol edemediği düşünce ya da dürtülerdir. Bu düşünce ya da dürtüler zorlayıcı, huzursuzluk verici, inatçı ve tekrarlayıcıdır.

Kompulsiyon, kişinin zihnindeki obsesyonun kaybolması için yapmak zorunda hissettiği, saçma bulduğu ama yapmadığında yoğun sıkıntı hissi duyduğu davranışlar anlamına gelmektedir. Türkçe karşılık olarak zorlantı kullanılabilir.

Obsesif Kompulsif bozukluk (OKB) hastalığında kişi aklına gelen düşünce, istek ya da görüntünün saçma olduğunu bilir, ancak o düşüncenin kaybolması için yapmak zorunda olduğu davranışı yapmazsa şiddeti giderek artan bir sıkıntı/bunaltı duygusu (anksiyete) yaşar.

OKB, DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDEN ÇOK DAHA YAYGIN BİR HASTALIKTIR.
Bu adreste bazı Obsesyon ve Kompulsiyon türleri yazılmış... Nette küçük bir araştırma yapınca birçok sonuç çıkıyor, ancak nedeni hakkında birşey bilinmiyormuş.

Herhangi bir şekilde hasta olmaktan nefret ederim aslında ama hastalık da benim peşimi bırakmaz. Okuyunca insan ister istemez kendini kontrolden geçiriyor aklında.

Benden Bu KadarBenden Bu Kadar'da Jack Nicholson'un canlandırdığı Melvin bir obsesifti. Çizgilere basmadan yürüme, eldivenle dolaşma, kapıyı kilitleyip kilitlemediğini kontrol etme... bu takıntıların bir çoğu vardı onda. Davranışlarının abartı olduğunu düşünebilirsiniz ama çok daha üst boyutları olduğunu okudum.

Kuzenimde bu tarz takıntılarından bahsederdi. O tek olan şeylere karşı takıntılıydı. Yani şöyle; kaşıklıkta tek bir kaşık kalmışsa ya yanına bir tane daha yıkar koyar ya da onu kirlilerin arasına koyardı. (Ondan '-di'li bahsetmemin nedenini daha sonra belki yazarım.)

Düşününce ben de el yıkamayla ilgili sanırım biraz takıntılıyım, eve girdiğimde elimdekileri odama bırakıp hemen ellerimi sabunlarım. Gayet normal gibi görünüyor ama apartmana çıkıp yeniden girsem bile aynını yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Bir de duş sırasında hep aynı sayıda şampuanlanıyorum acelem olup daha az sayıda şampuanlandığımda, daha çabuk kirlenmişim gibi hissediyorum ve saçlarım istediğim gibi olmuyor. Başkasının evinde çok yorgun ya da hasta olmadığım sürece ilk bir iki gün uyuyamıyorum. Bunlar ufak tefek şeyler tabii hastalık olarak nitelendirmek saçmalık olur. Ama demiştim ya, bağımlı olmak, herhangi birşeye tutuklu kalmak kötü.

Saçma olduğunu bilerek yine de yaptığımız şeylerse OKB (basit olarak) , beni kliniğe yatırabilirsiniz. Saçma ama bunları yazıyorum. Kendime engel olabiliyor muyum? Bilmem denemedim.