7.9.05

Bir Garip Seyyahım

Sonbaharı yine kapıyı açtığımda yaprakları yerde görünce fark edeceğim sanırım. Çok soğuk aynı kış gibi. Gerçi penceremin önündeki büyük ağaç astı yüzünü. Yakında dökülür o da. Yağmur yok henüz penceremden görünmedi. Rüzgar var sadece ağacımın hışırtıları geliyor sabahları.

Evin içi balkondan daha soğuk. Evde swith-shirt üstüne mont (eşofman üstü) giyinip oturuyorum, buna rağmen üşüyorum. Bugün eldivenlerimi bile taktım abartmıyorum. Şekerpare söz verdi çeyizinde bulunan 100 tane patikten birer tane gönderecek Tuğba'yla bana. Tatilden dönmesini bekliyoruz.

Sıkıldım ben de, zaman geçse hızlıca, durmasa. En azından şu an durduğu yerde durmasa. Kendimi son derece yorgun ve halsiz hissediyorum. Muhtemelen hastalanıyorum. Açlığın da büyük bir rolü var bunda. Bir kuş tüm gün benim yediklerimden daha çok şey bulabilir sanırım kendine yemek için. Yani yediklerime 'tane' de denilebilir.

İçimde de yaprak dökümü var, kışa gireceğim ya. Dillendirmemek gerekiyordu bazı acıları. Yaptığım şey hissizleşen yarayı parmakla deşmek gibi namussuzca. Biliyorum... Büyük bir özür borçlanacağım yine kendime. 3-4 günde hayatımı yazdım, okudum. Ne kadar da 'zor'muş herşey... Tuzun suyu çektiği gibi çekiyorum hüznü iliklerime ve soğuktan donuyorum. Karanlığı yine topladım ve üstüne pembe kalemimle yazıyorum;

"Anladım ki insan kalbine yolcu!"

Murat Çelik / Seyyah (Burdan edinebilirsiniz)