16.9.05

Küçüklük Sanrıları

Küçükken Cihan Ünal'ı Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu sanırdım.
Küçükken Ahmet Özhan'ı Yunus Emre sanırdım.
Küçükken Hülya Koçyiğit'i Ediz Hun ile evli ama kardeşler sanırdım.
Küçükken kaybolursam beni bacağımdaki benden bulabilirler sanırdım.
Küçükken mahallede çuvalına eski şeyler toplayıp evine görüren, erkek ceketi giyen teyzenin aslında çuvalında çocuklar var ve onları evine götürüp kazanda kaynatarak yemek yapıyor sanırdım. Çok korkardım. Hatta uzun bir süre kabus görmeme neden olmuştur. :))
Küçükken siyah arabaların üzerindeki "Resmi Hizmete Mahsustur" yazısını resmiyete karşı başlatılmış onurlu bir protesto sanırdım.
Küçükken Atatürk'ü iki insan boyunda özel güçleri olan biri sanırdım.
O zamanlar 10 Kasım'larda öğretmenimiz ağlardı. Öğretmenimizin Atatürk'ü tanıdığını sanırdım.
Küçükken uçan balonlar kaçtığı zaman uçan balon ülkesine gider sanırdım.
Küçükken anneannem namaz kılarken yanında ona eşlik eder, bu arada da dar bir köprüde Allah'a yürüdüğümü düşünürdüm. (Sırat köprüsü hesağbı :D )
Küçükken (bazen) birinin yüzüne maske takıp babamın yerine geçtiğini düşünürdüm. Bana kızdığı zamanlarda bu ihtimale iyice inandırırdım kendimi. Kucağına oturduğumda çıkıyor mu yüzü diye kontrol ederdim çaktırmadan :D
Küçükken komşular da dahil tüm tanıdıkları akrabamız sanırdım.
Küçükken 'bence' ve 'sence'nin yerlerini hep karıştırırdım.
Küçükken hiç büyümeyeceğim sanırdım!

...sonra büyüdüm.