16.11.06

Memento

Bugün bloga bir şeyler yazacağımı söyledim Tireddisco'ya. Ama aklıma yazacaklarım gelmiyor, konuştuklarımızı toparlayamadım kafamda. Aslına bakarsanız ne yazacağımı toparlayarak konuşmuştuk ama unuttum. Tek yapmak istediğim bu iğrenç başağrısından kurtulmak için hemen yatağıma uzanıp gözlerimi kapatmaktı ama yapmadım. O halde hatırlamak için susam sokağı yöntemini uygulayalım. Zamanda geriye doğru gidelim.

Eve geldiğimde 8.30 civarıydı. Kitap okuyordum otobüste, yanıma oturan adam da kitap okuyordu. Yan koltukta bir kız ve bir erkek oturuyordu ve yol boyu hiç ara vermeden konuşmayı sürdürdüler. Rahatsız oldum. Genelde yol boyunca müzik dinlerim ama zamazingonun pili bitmişti. (Aklımdayken değiştireyim)

Otobüs durağına geldiğimde durak boştu, "çift katlı sırası mı?" dedim bekleyen 2-3 kişiye evet anlamında kafa salladılar, "bu kadarcık kişi miyiz?" diye ekledim ve içimden "hımm" diye geçirdim. O ara zaten bozuk parayı cebime koyup kulaklığı takıp (pili henüz bitmemişti) kitap okumaya başlamıştım.

Durağa Konur sokaktan çıktım. Tireddisco vardı yanımda, hatta Konur'da gül satan adamlardan kaçmak için neredeyse koşuyordu. :D Normalden biraz hızlı yürüyor, yürürken de yoğun bir şekilde konuşuyordu, hayatın çok kolay olmadığından, hayattaki iç burkan detaylardan ve aslında neye ihtiyacı olduğundan falan filan bahsediyordu. Bişeyleri yazmamam konusunda uyarıyordu beni onu net hatırlıyorum ama o kadar.

Konur sokağa gitmeden önce Sakarya tarafındaydık, balıkçının önünden geçerken kokuya dayanamayıp "hadi yawf yiyelim, temiz değilse bile yenir ne olacak" diyerek girdik. Ekmek arası hamsi kayda değerdi. Sokağa dönmeden önce Tireddisco'nun bana olan borçlarından bahsediyorduk :D ve ondan tüm borçlarının yerine bana "Divan" isimli romanı almasını ya da bulmasını istiyordum. Kitapların çok pahalı olduğundan bahsetmiştik az önce uğradığımız kitapçıdaki "kelepir kitap reyonu"ndan kitabı aldıktan sonra diğer reyonlara bakarken.

Kitapçıya da orda gördüğü kitabı almak için gideceğini eve gidiyorsam durağa yürüyebileceğini söylemişti, merkez şubede karşılaştığımızda. Öncesinde uzun uzun blogdan, edebiyat hayatına giriş yapacağından, msn sendromlarından, neden istemsizce kırıcı olduğundan, bilinç dışı hareketlerini kontrol altında tutamadığından ve Yiğit Özgür karikatürlerinden bahsetmişti.

Merkeze hem ziyaret hem ticaret için uğramıştık Mehmet'le. Müdür evraklarımı bu sene bulunduğum şubeye götürmem için çağırmıştı ayrıca maaş dediğimiz aylık ücretledirmeyi muhasebecimiz sevgili Y. Bey'den alacaktım.

Daha geriye gidersem 2 saat dersim vardı, öncesi ise hazırlık ve enden çıkış ile geçmişti. Gün bundan daha uzun değildi. Sinsi başağrısı ise hala sürmekte. Şimdi düşüneyim. Ne söyleMEyecektim ben? :D