17.5.07

Pollyanna

İşte tüm suç bu kızda. Çocukluğunu TRT'ye endeksli geçirenlerin kabusu... Zırtbırt önümüze sürülen düşünce akımının isim anası! Ama yok bundan sonra... Bitti! Sıkıldım çok. Gün içinde o kadar çok şeye sinir oluyorum ki bunları yazsam cilt cilt kitap olur. Tümüne birden iyimser bakabilmem mümkün de değil zaten.

Mesela, tesadüf müdür bilmem, işimin düştüğü tüm yerlerdeki sekreterlere gıcık oluyorum. Sanki özenle seçip alınıyomuş, hepsi tek kalıpmış gibi. Bazen düşünüyorum da aslında sekreterlerin alışılagelmişin aksine idari görevlerden ve görevlilerden uzak tutulmaları lazım. Yok yani olmuyor, işi kolaylaştırmıyorlar, bazen çıkmaza bile sokabiliyorlar. Her yerde böylemidir bilmem, ben hep böylesiyle karşılaşıyorum. Kötü şans iliklerime işlemiş olmalı.

Bir de hak yiyen insanlardan nefret ediyorum. Yüzsüzlüğe kızıyorum. Üçün beşin hesabını yapan ahlaksız insanların karşımda küçülüp küçülüp yok olmasına üzülüyorum. Dünya bu insanlarla doluyken nasıl aralarında yaşanır ki? Nasıl dünyanın iyi bir yer olduğuna olan inanç korunabilir ki?

Anneme de sinir oluyorum şu sıra. Telefonum çalsa üşenmeden içerden kalkıp geliyor, kim arıyor diye soruyor. Cep telefonum yaa... günde onlarca kez çalıyor bu! Bitmedi msnde kimle konuşuyorum onu anlamaya çalışıyor, hafiyelik yapıyor. Ev telefonunda arayan numaraları takip ediyordu, geçen gün telefonun pili bitmiş böylece ayarlar da bozulmuş. Bana ayarlasana dedi, şimdi uğraşamam dedim. Kızdı bana. Hayır yani diyelim ki arayan o ve sen de fark ettin... ne diyeceksin? Sorabilecek misin bana, sorsan anlatacak mıyım? Zaten öğrenecek haber kaynakları bulmuşsun, acı bir şekilde öğrendik bunu da, asla kimseye güven olmayacağıyla birlikte (bkz. bir önceki post) :/

Yok daha fazla yazmayacağım, yani yazmasam iyi olur. Zaten söyleyeceğimi söyledim. Özetle: Pollyanna canın cehenneme!